Körleşme - Elias Canetti


Canetti 1905’te Osmanlı İmparatorluğunun özerk bölgesi olan Bulgar Krallığına bağlı Rusçuk’ta doğmuştur.Daha sonra Almanya,İngiltere,Avusturya,İsviçre’de yaşayan ırksız ve yurtsuz bir göçebedir deyim yerindeyse.Yahudi olduğundan dolayı Nazi zülmünden payını fazlasıyla almıştır.Bu süreç yüzünden farklı coğrafyalara gidiş geliş sayesinde çok dilli bir aydın oluşuna zemin hazırlamıştır. Yazar kitabımız “Körleşme”yi Balzac’ın “İnsanlık Komedyası”nı kendine örnek alıp 8 romanlık bir dizi şeklinde planlamış lakin maalesef ilk eser olan “Körleşme”den sonrasını getirememiştir.Yazar 26 yaşındayken yazmış lakin 2.Dünya Savaşı öncesi ve esnasındaki gergin havadan dolayı engellerle ve ilgisizlikle karşılaşmıştır eseri.2. Dünya Savaşının bitimi ve Canetti’nin uzun yıllar üzerinde çalıştığı antropolojik sosyolojik eseri “İktidar ve Kitle” eseriyle ismini duyurmuş.Bunun sayesinde de “Körleşme” kitabımız gereken dikkat ve ilgiyi üzerinde toplayabilmiştir. “Körleşme” kitabını farklı açılardan incelemek mümkündür.Çünkü kitabımız yazım biçimi olarak farklı mizaçtaki insanların eylemlerinin sebeplerini kendi ağızlarından şahit oluyoruz.Örneğin kitle ve birey çatışması, aydın ve cahil halk çatışması,faşizm ve aydın çatışması….eksenlerinde incelemek mümkündür. Yazarın tek roman olan eseri “Körleşme” ilk başta okuyucu tarafından neden 3 bölümden oluştuğu anlaşılamasada aslında 3 bölüm olmasının bir sebebi vardır.Burada yazar Hegel’in Diyalektik Yönteminden faydalanmıştır.Yani ilk bölüm “Dünyasız Bir Kafa” tez,ikinci bölüm “Kafasız Bir Dünya” antitez ve son bölüm “ Kafadaki Dünya”da sentezdir.Zaten olay örgüsüne bakılacak olunursa kitabın Hegel’in Diyalektik Yöntemini çok açık şekilde sergilediği görülecektir. ( Laf aramızdan çıkamıyor Şemsettin misali bunu çok az okuyucu maalesef farkedebiliyor.)Bölümlere biraz ayrıntılı bakacak olursak tez olan ilk bölüm olan “Dünyasız Bir Kafa” da Descartes’in düalizminin, antitez olan ikinci bölüm olan “Kafasız Bir Dünya” da Kant’ın metafizik idealizminin ve son bölüm olan “Kafadaki Dünya” da ise Berkeley’in dogmatik idealizminin eleştirilerine rastlayabilirsiniz.Canetti’nin kitabının ilk adı “ Kant Fangt Feuer” yani “Kant Ateşi Yakalıyor” olduğuna dikkat edilirse eserin başkahramanı Prof. Kien’in Kant olarak kaleme aldığınıda varsayabiliriz. Bölümlere ayrı ayrı bakacak olursak ilk bölüm de Prof. Kien’in fildişi kulelerden birine sığınan bir aydın profili karşımıza çıkıyor.Prof. Kien 25 bin kitabıyla yaşayan kendini bilime ve aydınlamaya adamış bir sinoloji profesörüdür.(“Aydın nedir?” sorusu için Lukacs,Gramsci ,Edward Said… okumaları ayrıca yapılabilinir.)Prof. Kien’in en büyük korkuları kitaplarının yanması, yanlış insanların eline geçmesi ve kendisinin körlük yaşayıp bir daha kitaplarla ilişki kuramamasıdır.Ayrıca burada dikkat edilmesi gereken körlük bir bireyin değil bir aydının yaşadığı körlük noktasında değerlendirilmeli.Unutmadan şunu da ilave etmem gerekirse kitabın yazıldığı dönem gözönüne alınırsa 1933 yılında “Alman ruhuna aykırı” olduğu düşünülen 25 bin dolayında kitap Nazi gençleri tarafından yakılmıştır.Tabii gereksiz diye nitelendirilen günlük işleri ifade eden kitaplar ve romanlar bunun dışında tutulmuştur. Yazar yer yer İskenderiye Kütüphanesine de atıfta bulunur.Aslında buradaki ironi Aydınlanma Çağıyla beraber mistik değerler yerine geçen dogmatikleşen bilim eleştirisidir.Buradaki bir diğer eleştiri ise bilme eylemiyle beraber insanın yalnızlaşma süreci ve gerçekleşen Narsizme yol açmasına atıfta bulunuluyor.Kitabımızdaki bir diğer karakter ise önceleri Prof.Kien’in hizmetçisi sonra da eşi noktasına gelen Therese’dır.Therese’i yazar faşizm,cahil halk,iktidar hırsı…şekillerinde tasvir ediyor kitap boyunca.Ayıca burada değinilmesi gereken bir diğer karakter de kapıcı olan Pfaff’tır.Pfaff ise burada iki taraf arasında sürekli gidip gelen halk,devletin aygıtları veya gücü…diye düşünebiliriz.Prof.Kien ve Therese arasında geçen çatışmada sizin tahmin ettiğiniz gibi cahile muhatap olmayacak bir aydın olan Prof. önceleri kitaplara sonraları ise sessizlikle beraber bir heykel olmaya karar verir lakin yetersiz kalır ve kapı dışarı edilir. İkinci bölüm de ise kendi evinden sürülen lakin evden çok kitaplarını kaybetmesine üzülen bir aydının normalde muhatap olmayacağı insanlarla olan ilişkileri kaleme alınmış.Kişiler arasında bir hırsız,bir cüce,bir hayat kadını…gibi farklı profillerde insanlarla karşılaşırız.Kibirli aydının fildişi kulesinden çıkıp yaşama karıştığında en cahil insanların bile elinde oyuncak olacak kadar çaresizliğine tanık oluyoruz.Unutmayalım ki Prof. Kien için tamamen bilime odaklanmış güncel bilgiden yoksun bir aydın profil çizilmiştir.Prof. güncel yaşam konusunda yeni doğmuş bir bebekten farksızdır.Kien yeni doğan bir bebek misali korunmaya ihtiyaç duyar lakin bölüme ismini veren “Kafasız Bir Dünya” ile karşı karşıyadır .Kafasını kaybeden bir aydının kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır.”Kafasız Bir Dünya” kötülükle yoğrulmuş insanlar birbirlerine kötülük yapmak için bir yarış içerisindedir.Başlangıçta ifade ettiğim gibi Canetti tez olan ilk bölüme karşı ikinci bölüm yani antitezi sunmuştur bu bölümde lakin iki bölümde başlı başına bir çözümden uzaktır.Bunun için iki bölümün harmanlanması gerekir yani son bölüm olan sentez bölümü gereklidir.


Son bölüm de karşımıza iki dünyada da hüküm süren Prof. Kien’in kardeşi çıkar.Kardeşi bir ruh doktoru olarak bilimin temsilcisi olmanın yanında sosyal hayatta da başarılı bir şahsiyet profili çizer.Bölümün isminden de anlaşılacağı üzere buradaki ideal durumdur daha doğrusu olması gereken noktadır.Bölümde doğa-kültür,birey-kitle …noktalarında çözümlemeler yapılmaya çalışılmış.Önceki incelemelerimde de çok fazla değindiğim kültürlenme sürecinin bireye bir pranga işlevi görmesidir.Hatta her bireyin aslında büyük hapishanelerde tutsak olduğunu varsayarsak aşırıya kaçmış olmayız. Kitapta birbirinden farklı mizaçlarda insanlar geçmektedir.Yazar kitabın her satırında olduğu gibi burda da bir raslantıyla seçilmiş karakterler değildir.Bu karakterlerle Georg Simmel’ın Toplumsal Etkileşim Formlarına ve Toplumsal Tiplere atıfta bulunmaktadır.Canetti bu kitabında “İnsanoğlunun hayatta kalma içgüdüsünün en aşağılık tezahürü, karşısındakini öldürmektir.”der.Peki başka çözüm yok mu diye sorarsak kendimize aslında çözümü çok basittir.Önce cevaplardan çok sorulara sığınmaktır.Sık sık tartışmalara şahit olmuşsunuzdur.Tartışmalar bir boks ringini anımsatır bana kimse soru sormaz sürekli cevaplar sıralanır.Oysaki Sokrates’in “…… nedir?” sorusu sorulsa başlangıçta iki tarafında savunduğu kavramların aynı olmadığı görülecektir.Tartışma için de bir sebep kalmaz ortada.Bir diğer çözüm ise eleştirmek yermek değil değerlendirmektir.Üzülerek söylüyorum ki biz hala eleştiriyi yermekle bir tutuyoruz oysaki eleştiri olumlu da olabilir.Son olarak bakış açılarımız sabit olmamalı hayata farklı pencerelerden bakmak bize farklı manzaralar izleme fırsatı yaratır. Epey uzun oldu lakin “Körleşme” den önce “Kitle ve İktidar” kitabını okursanız “Körleşme”deki saklı hazineleri bulmanız daha kolaylaşacağı inancındayım.Kitapla Kalın.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Felsefe Okumaları

Evrim Hakkındaki Kitapların Kısa Bir Listesi

Felsefe İçin Başlangıç Okumaları